Download Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8

Download Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8
Package Name com.mzgs.DelilleriyleHanefiFikhi
Category ,
Latest Version 8.8
Get it On Google Play
Update November 08, 2020 (5 years ago)

Bitte laden Sie Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8 herunter und teilen Sie es, eines der APPS in der Kategorie Bücher & Nachschlagewerke.
Plus, einige andere APPS, die Sie als Guide For Payback 2 - Battle Sandbox Walkthrough, NovelStar-Read your dream, အျပာစာအုပ္ၿမိဳ႔ေတာ္, Radish — Free Fiction & Chat Stories, JW Library, Fonos - Audiobooks in Vietnamese (Sách nói) & more herunterladen können. Wenn Sie mit Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8 zufrieden sind.

Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8 wurde von İslami Kitaplar veröffentlicht und ist eine der besten kostenlosen und besten Mobiltelefonanwendungen, die derzeit verfügbar sind. Sie befindet sich in der Kategorie Bücher & Nachschlagewerke des App Store.

Das Mindestbetriebssystem für Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8 ist Android 4.4+ und höher. Sie müssen Ihr Telefon also aktualisieren, wenn Sie dies noch nicht getan haben.

Bei APKDroid erhalten Sie Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8 APK zum kostenlosen Download. Die neueste Version ist 8.8, Veröffentlichungsdatum 2020-11-07, die Dateigröße ist 9.0 MB.Laut Statistiken aus dem Google Play Store gibt es ungefähr 1000 Downloads. Apps, die einzeln auf Android heruntergeladen oder installiert wurden, können auf Wunsch aktualisiert werden. Aktualisieren Sie auch Ihre Apps. Gewährt Ihnen Zugriff auf die neuesten Funktionen und verbessert die Sicherheit und Stabilität der App. Genießen Sie es jetzt !!!

Hanefi Fıkıh Kitabı - v8.8

*** Delilleriyle Hanefi Fıkhı Kitabı *****

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Alemlerin yaratıcısı, din gününün sahibi, ibadete sadece kendisinin lâyık olduğu yüce Rabbimize, şanına lâyık kelimelerle hamd ederim. Salât ve selâmın en güzeli, getirdiği inanç ve şeriat ile insanları Allah'ın izniyle hem itikatta hem de amelde, karanlıklardan aydınlığa çıkaran son Nebi Muhammed (s.a.s)in üzerine olsun. Allah'ın, pisliklerden arındırdığı Ehl-i Beyte ve İslâmın Âsr-ı Saadetteki muazzez savunucuları olan sahabelere de selâm ederim.

Allah Azze ve Celle, cinleri ve insanları ancak kendisine kulluk etsinler diye yarattı. İrade sahibi tüm mahlukâtın yaşam gayesi ve hedefi olan ibadet vakıası, Allahtan başka ibadet edilenlerin reddi ve yegâne mâbud olarak Allah'ın kabulü ile başlar. İbadetin ikinci basamağı, sadece Allaha yönelmiş muvahhid kula, Rabbi tarafından bir takım sorumlulukların yüklenmesidir. Bu sorumluluklar kulun sadece Allaha yapmaya ahid verdiği, ibadetlerdir.

Allah (c.c) kuluna yüklediği gerek ameli gerek kavli gerekse niyete dayalı bu ibadetlerin kabulü için bazı şartlar bildirmiştir. İbadetlerin kabulü iki şartın gerçekleşmesine bağlıdır. Allah için yapılması ve Allah'ın istediği şekilde amel edilmesi. İbadetlerin Allah rızası için yapılması şartı "ihlas" hususunu gündeme getirir. Şeri sınırlar dahilinde nefis terbiyesini gerçekleştiren ve nefsinin kontrolünü eline alabilen kişi için "ihlâs" hususu dolayısıyla ibadetlerde Allah'ın rızasını gözetme şartı sorun olmaktan çıkacaktır.



Bunu hakkıyla gerçekleştirmeyen kişinin küfür ve şirk bataklığına düşmesi her an için ihtimal dahilindedir. Nitekim, tarihe dönüp şöyle bir baktığımızda bu husustaki hataların birçok kimsenin doğru yoldan sapmasına, hakikatten uzaklaşmasına hatta küfür ve şirkine sebep olduğunu görürüz. Bunun en somut örneği cahil insanların mezhepler konusundaki tutumları olmuştur. Önceleri, Allah (c.c)nün: "Bilmiyorsanız, zikir (İlim) ehline sorun" ( Nahl: 43 ) kavline uygun ve tamamen şeri sınırlar dahilinde seyreden âlimlere bağlılık, zaman geçtikçe cahil insanlar tarafından yanlış anlaşılmış ve âlimlerin fikirleri, içtihadleri mutlak doğrular olarak kabul edilmiş ve insanların sözlerini Kurana ve sünnete göre değerlendirdikten sonra kabul veya reddetme gerçeğinden tamamen uzaklaşılmıştı...

Buradaki suç elbette mümtaz islâm âlimlerinin değildi. Zira, onlar Kuran ve sünnetten hareketle amel ederler, bunlara göre hayatlarını düzenlerler, bu hakikatlare razı olup, insanları ancak Kuran ve sünnete teslim olmaya ve her "hususta yegâne değer ölçüsü olarak ilâhi vahyi kabul etmeye çağırırlardı, imam Mâlik (r.a) bir hadis naklettikten sonra kendisinin de aynı görüşte olup olmadığı sorulduğunda: "Rasulün buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar." (Nûr:6.3) âyetini okuması;

İmam Safi (r.a)in: "Siz benim kitabımda, Rasulullahın sünnetine muhalif birşey bulursanız, Rasulullahın sünnetini alınız, benim söylediğimi bırakınız" ve

İmam Ebu Hanife (r.a)in: "Benim sözümü, deliliyle birlikte olmaksızın nakletmeyin" demesi hep, o mümtaz şahsiyetlerin bu husustaki hassa- siyetlerini gösteriyor. Evet, mutlak doğru olan şey ancak Allah ve Rasulünün bildirdikleridir. Bunların dışında kalan fikir ve içtihadlar da Kitaba ve sünnete uygunluk gösterdiği nispette doğrudur. Bu sebeple her müslümanın ibadetlerini, amellerini ancak bu ilâhi kaynaklara göre düzenlemesi şarttır.



İmam Ebu Hanife gibi, Allah kendisinden razı olsun ve cihadının karşılığını kat kat versin seçkin bir islâm âliminin görüşlerini delilleriyle ortaya koymak, körü körüne itaat gibi müslümana yakışmayan davranışların gerçek yüzünü ortaya çıkarmak ve saygıdeğer İmam’ in:

"Benim görüşlerimi delilleriyle « aktarınız" vasiyetine uymaktır. Allah nasip ederse, bu araştırma, diğer mezheb imamlarını da (Allah onlardan razı olsun) içine alacak şekilde devam edecektir. Tevfik Allah'tandır.

Show more